İş Hayatında Kıymeti Az Bilinenler: İşini İyi Yapan İnsanlar
2017’nin başlarından beri çok gurur duyduğumuz bir seriye hayat veriyoruz: #İşiniİyiYapanİnsanlar.
Çevremizde tanıdığımız, yolumuzun kesiştiği, kulağımıza çalınan işini iyi yapan insanları sizlere de tanıtmak; onların hikayelerini paylaşmak üzere çıktık yola. Ne iş yaparlarsa yapsınlar işlerini iyi yapan insanlara sonsuz saygı ve sevgi duyuyoruz. Herkes işini iyi yaparsa toplumun güçleneceğine, meslek ahlakının toplumsal ahlaka katkı sağlayacağına inanıyoruz. İyi insanların örnek alındığı, iyi işlerin yapıldığı adil ve etik bir iş hayatı için biz de üzerimize düşeni yapmaya çalışıyor, işimize ve güzelliklere dört elle sarılıyoruz. Sizleri şimdi serimizde konuk ettiğimiz güzel insanlar ve hikayeleriyle baş başa bırakalım.
Mehmet Oğuz
Mehmet Oğuz bizim sevgili avukatımız. İşini içten yapan, sahiplenen güzel bir insan, başarılı bir avukat. Öyle ki kendisiyle iş yaparken sanki avukatımıza değil de aile dostumuza danışıyoruz gibi hissediyoruz.
İşiyle ilgili en sevdiği şey insanların uzun süre canını sıkan ve zamanını alan sorunları çözerek onlara yardımcı olmak ve işleriyle rahatça ilgilenmeleri için onlara zaman yaratmak! Biz şimdi kendisini çok sevmeyelim de ne yapalım!
Peki işinde diğerlerinden farklı neler yapıyor? Ulaşılabilir olmaya ve hızlı geri dönüş yapmaya özen gösteriyor. Kişilerle ve yapılan işlerle ilgili iyi bulduğu yönleri ve özellikleri kendine örnek almaya çalışıyor. Herkesin farklı olduğunun bilincinde olarak, kimseyi tek başına rol model olarak almadan devamlı kendisini geliştirmeye çalışıyor.
Tabii ki her işin zorlukları var! Mehmet’in işinin en zor yanı ise hata payının hiç veya çok az olması. Yapılan her iş veya verilen her hukuki görüşün sonuçları müvekkil üzerinde doğduğu için alınan sorumluluk diğer mesleklere göre daha farklı ve kapsamlı olabiliyor.
Son olarak Mehmet’e işini iyi yapmak isteyenlere hangi tavsiyeleri verebileceğini sorduğumuzda ise her zaman öğrenilecek yeni şeyler olduğunun bilincinde olunması ve her işin faydalı bir tecrübe olarak görülmesi gerektiği cevabını alıyoruz.
Fatoş Koçyiğit
Tatlı mı tatlı Fatoş Ablamız, Fatoş Koçyiğit, profesyonel temizlik hizmeti sunan mutlubiev’de çalışıyor. Her hafta bizim ofisimizi, atölyemizi pırıl pırıl yapıyor; güler yüzüyle günümüzü şenlendiriyor. Onu tanıdığımız için çok şanslıyız!
Seri için kendisine meslekteki ilk gününü sorduğumuzda komik bir hikayeyle bize kahkahalar attırıyor. İlk gün çok heyecanlandığını, heyecanını dindirmek için de uyku hapı aldığını söylüyor. Tabii ilaç sağ olsun, ilk gün biraz mahmur geçiyor! Sen çok yaşa Fatoş Abla!
İşini iyi ve düzgün yaptığında her şeyin yolunda gideceğine inanan Fatoş Abla’nın çalışırken en çok dikkat ettiği şey ise güler yüzlülük ve dürüstlük. Dürüstlüğün altını özellikle çiziyor. İşini iyi yapan herkesin dürüst olması gerekir diyor. Her işte empati yapılırsa en iyisi zaten olur diye de ekliyor. Her söylediğine katılıyor ve aynı değerleri paylaştığımız insanlarla çalışmanın ne kadar keyifli olduğunu bir kez daha görüyoruz!
Barış Yeşilbaş
Barış Yeşilbaş çok güzel ve renkli eserleriyle gözleri kamaştıran başarılı bir dövme sanatçısı. Eserlerinin güzelliği dillere destan Barış mesleğinde ilk gününün tarihini veriyor: 2 Mayıs 2012. 1 Mayıs’ta işinden kovuluyor, ertesi gün dövmelerini yaptırdığı stüdyoya gidiyor ve “geçici” olarak orada çalışmaya başlıyor. Tüm gün çay-kahve yaptırıyorlar; ama olsun! O gün başlayan macera hızla devam ediyor: Barış bugün uluslararası alanda da tanınan başarılı bir dövme sanatçısı.
İşiyle ilgili en sevdiği şeyi sorduğumuzda ise dünyanın neresine gidersem gideyim işimi yapabilecek olmam diyor. İşinin evrenselliği onu herhangi bir stüdyoya, şehre, ülkeye bağlı kalmaktan kurtarıyor; özgür kılıyor. En mutlu anları ise yapmak için can attığı bir tasarımın kendinden istendiği anlar. Kendinden, düşüncelerinden kopmuş bir tasarımı insanların vücudunda taşımasının çok özel bir duygu olduğunu belirtiyor; biz de buna katılmadan edemiyoruz. Eserlerini bir sürü güzel insanın taşıması ne büyük bir keyiftir ama!
Peki Barış Yeşilbaş işinde diğerlerinden neyi farklı yapıyor? Tasarımlarında birçok fikri bir arada kullanmaya özen gösteriyor. Karşıt ögeler kullanıyor; düzgün ve simetrik bir geometrik çalışmada kaotik alanlar yaratıyor. Tasarımlarını içine sinene kadar değiştiriyor. Müşterinin isteğinden ziyade onun o istekten ne anladığı ve bunu dövmeye nasıl yansıtabileceğini önemsiyor. Sanırız işlerinin bu kadar orijinal oluşu da bu özelliğinde yatıyor.
İşinin en zor yanını sorduğumuzda ise fiziksel zorluklarından bahsediyor. Son 4 yıldır boyun, omuz, sırt, bel ağrıları çekmediği bir gün bile olmamış!
Barış’ın hayatında Chuck Palahniuk’un çok özel bir yeri var. Özelllikle “Ninni” kitabının üzerindeki etkisi çok kuvvetli ve değiştirici. Hayatta, kaderden ziyade aldığımız kararların geleceğe etkisi olduğunu öğreten, kendi hayatımıza kendimizin yön verdiğini net bir şekilde kafaya sokan bir kitap. Barış’ın vücudunda Palahniuk kitaplarından alıntı tam 4 tane dövme var.
Güray Dinçol
Güray Dinçol oyuncu, eğitmen ve tiyatro sanatçısı. Fiziksel Tiyatro ve Komedi Okulu’nun kurucularından biri olan Güray Hocamız, aynı zamanda Sınır Tanımayan Palyaçolar projesine de dahil usta bir clown. Tiyatroya, mesleğine aşık bir insan. İşiyle ilgili en sevdiği şeyi sorduğumuzda işe yarama hissi diyor; tiyatro sanatı aracılığıyla genç insanlara iyi gelen, umut veren işler yapmaktan ve çocuklarla çalışabilme şansına sahip olmaktan mutluluk duyuyor. İşinde en mutlu olduğu anın ise bir çocuğu güldürdüğü an olduğunu söylüyor. Böylesi anları düşündüğümüzde bizim de kalbimiz sıcacık oluyor, Güray Hocamıza sevgimiz artıyor.
İşinin en güzel yanlarını öğrendikten sonra zor taraflarını soruyoruz. Çok dar ve zorlu bir sektöre insan yetiştirirken onlar için hem iyi bir model, hem umut veren bir rehber, hem de dürüst ve acımasız bir eleştirmen olabilmenin zorluğunu ve denge yaratabilmenin önemini vurguluyor. Fakat cümlesini bitirmeden ekliyor: Galiba en zoru öğrencilerimin bu sanata dair umut ve hayallerini diri tutmayı sağlamak.
Güray Hocaya göre işini iyi yapmak isteyen herkes ara ara kendi işinden uzaklaşabilmeli ve başka alanlarla kendilerini zenginleştirmeli. Neşenin ve mizahın iş alanından eksik olmaması, insanlarla özenli ve ince ilişkiler kurulması ve birlikte çalışılan insanlara kulak verilmesi de diğer tavsiyeleri arasında.
Son olarak etkinlendiği bir kitabı bizimle paylaşmasını rica ediyoruz. İnce Memed diyor; çünkü katıksız, çok güçlü, yalın.
Duygu Arslan
Duygu Arslan şu anda Yemek.com ve Yemeksepeti.com’da kıdemli içerik uzmanı olarak çalışıyor, cevval zekası ve hızlı kalemiyle şahane işler çıkarıyor. İnternette okuyup da çok güldüğünüz içeriklerden birinin yazarı kesin o! İnternet üzerinde neredeyse beş bine yakın içeriği olan müthiş üretken, çok tatlı Duygu’yla işihakkında hoşbeş ettik!
Duygu’nun işinde en sevdiği şey yaratma duygusu ve ondan gelen sonsuz heyecan: “Hani şarkıcılar derler ya sahneye her çıktığımda heyecanlanıyorum diye, ben de her yazım yayınlandığında aynı heyecanı yaşıyorum”. Heyecanın yanında bir de insanlara ulaşabilme, kelimelerini, fikirlerini, cümlelerini paylaşabilme ve ilham verebilme kısmının altını çiziyor. İçerikleri bir şey öğrettiğinde, eğlendirdiğinde, paylaşıldığında inanılmaz bir mutluluk duyuyor.
Meslek sırlarını sorduğumuzda sayıyor: Çok iyi bir gözlemci olmak, sürekli araştırmak, kendini geliştirmek, devamlı takipte ve alarmda olmak. İçerik üretiminin sırrı iyi gözlemde yatıyor. İyi gözlemlersen bol malzemen oluyor; onu doğru ve farklı açılardan ele alıp bir de yaratıcılığını katarsan işin en zor aşamalarını halletmiş oluyorsun.
En can alıcı sorumuzla çıkıyoruz karşısına: İşinde neyi farklı yapıyorsun? Cevap Duygu’nun gözlem gücünde yatıyor. Gördüklerini, okuduklarını sıradanlığın dışında ele alıyor, yorumluyor. Ve tabii her şeyin başı çalışmak, hem de çok çalışmak! İşinin zorlukları sorduğumuzda ise zorluklarından değil, zorunluluklarından bahsediyor. Sürekli online olmak, gündemi ve dünyayı takip etmek… Hata yapma lüksü de yok. Çünkü internet kaçırmıyor, affetmiyor.
Sevgili Duygu’nun en çok etkilendiği kitaplardan biri olan Çavdar Tarlasında Çocuklar’dan (Salinger) bizimle paylaştığı, kalbe epey dokunan şu alıntıyla bitirelim: “Bir şeylere üzülüyorsam, tuvalete gitmek gerekse bile gitmem. Üzülmekten gidemem. Üzülmeyi bırakıp gidemem.”
Musa Yılmaz
Musa Yılmaz şehrin en başarılı kostüm tasarımcılarından! On Numara Kostüm Tasarım’da şahane işler yapıyor. İşinde özeni, titizliği sektör tarafından onaylı. Kendisi ayrıca bizim biricik önlüklerimizi yaratan isim. Tezgahçılar’ın dünyasına hem önlükleri vasıtasıyla hem de dostluğuyla yaptığı katkılara minnettarız.
Musa işini çok iyi yapıyor. Fakat her zaman gönlünden kopmamış bu iş. Meslekteki ilk gününü sorduğumuzda hayatımın en utandığım, çekindiğim günüydü diye başlıyor anlatmaya. Yaz için tanıdıklarının yanına çırak olarak veriliyor ve yaz boyunca bir kaçıyor bir gidiyor. Gelgitli başlıyor yolculuğu. Özgürlüğüne düşkün bir insan Musa; bugün bile hala daraldığında öğlen gibi kaçıp Karaköy’de ayaklarını denize sokuyor, meslekteki o ilk günlerini hatırlıyor. Çocuk yaşlarda çalıştırılmamak gerek, oynamak lazım diyor.
Yaratım süreci; bir kumaşı alıp ona şekil verme, ruh katma ve onu birisinin hayatına yollama süreci işinin en sevdiği kısmı. En mutlu olduğu anlar ise insanların işlerini beğendiği, gözlerinin parladığı anlar. İşinin verdiği mutluluk gibisi yok!
Musa işini tutkuyla yapıyor. Beğenmediği bir şey olunca uyuyamıyor, gece 3 dahi olsa kalkıp çalışıyor, daha iyisini nasıl yapabileceğine kafa yoruyor. Son olarak ise işinde daha iyi olmak adına insanlara nasıl bir tavsiyesi olur diye sorduğumuzda yaptığınız işi sevin yanıtını veriyor, severek yapmıyorsanız yapmayın diye de ekliyor.
Sadi Tekince
Sadi Tekince, sevgili muhasebecimiz. Sadi Bey bizim her türlü sorumuza, sorunumuza yetişen; hesap kitap işlerimizi gözümüz arkada kalmadan kendisine teslim ettiğimiz çok değerli bir profesyonel. Kendisine işinde en mutlu olduğu anı sorduğumuzda mütevazı bir şekilde müşterinin mutluluğunun kendi mutluluğu olduğunu belirtiyor.
İşin her kısmında empati kurabilmesini sağlayan meslek geçmişini de vurgulayarak işinde diğerlerinden farklı yaptığı şeyin muhattabını dinlemek olduğunu söyleyen Sadi Bey’i alanında en çok rahatsız eden şey ise keyfi zorluk çıkaran devlet kurumları ve memurlar. İşinin en zor yanının da mevzuatın sürekli değişmesi ve net olmaması diyen erbabımıza kolaylıklar diliyoruz.
Kendisinin işini iyi yapmak isteyen herkese tavsiye ettiği gibi güler yüzünüz eksik olmasın diyelim.