COVID Sonrası Sosyalleşme Stresi

Uzun zamandır evlerdeyiz, yeni normalimize alıştık. Dışarı çıkıp kalabalığa karışacağımız günleri heyecanla bekledik. Fakat birçoğumuz dışarıya çıktığımızda kalabalık içinde ayrı bir stresle karşılaştık.
Siz de bu stresi yaşadıysanız, bir iş ve örgüt psikoloğu olan Tasha Eurich’in TED konuşması ve TED Ideas’taki yazısından bu stres ile nasıl başa çıkacağınıza dair önerileri sizlerle paylaşıyoruz.
Yazar Charles de Lint’e göre hayattaki büyülü anlar, yalnız olmadığınızı fark ettiğiniz, başkalarıyla senkronize anlar yaşadığınız, spontane gelişen anlardır. Ancak insanların başkalarıyla bir arada olma ihtiyacına rağmen, geçtiğimiz yıl sevdiklerimizden, rutinlerimizden, okullarımızdan ve iş yerlerimizden koptuk. Ve beynin izolasyona ve fiziksel olarak açlığa verdiği tepkiler dikkate değer ölçüde benzer olduğu için, kelimenin tam anlamıyla sosyalleşmeye, iletişim kurmaya, sohbet etmeye aç olduğumuzu iddia edebiliriz.
Neyse ki, dünyanın bazı bölgeleri yavaş yavaş COVID’i yenmeye başladıkça, sosyalleşmek ve başkalarıyla bir araya gelmek, ilk karşılaşmalarımız ne kadar garip olursa olsun, yeniden mümkün hale geldi.
“Sizi bilmem ama en sevdiğim insanlarla yeniden bir araya gelmek ve rutinlerime geri dönmek inanılmaz olsa da, ben yeniden kalabalığa karışmanın katıksız stresi karşısında şoke oldum. Üst düzey yöneticilere baskı yaratan roller için koçluk yapan bir iş ve örgüt psikoloğu olarak, bu zorluğun üstesinden gelmek için daha donanımlı olacağımı düşünmüştüm. Tamamen yanılmışım.” diyor Tasha Eurich.
Geçen ay yaşadıklarını da şu şekilde anlatıyor; “Annem ve üvey babam, beni ve kocamı Anneler Günü hafta sonu için bir tatil köyüne davet etti. Haftalar önce, dördümüzün otelde güvende ve aşıları tam olarak uzanmış olmamız düşüncesi bile beni mutlu ederdi.
Ama Cuma günü otelin lobisine girdiğimizde, insanları gördüğümde gözlerim büyüdü. Çok kalabalıktı ve her yerde insanlar vardı. Check-in sırasında sohbet eden konuklar, kalabalığın içinde bagaj arabalarını sıkıştıran belboylar, yerde oynayan çocuklar.”
“İçe dönük bir yapım olduğu için, COVID öncesi benim için hafif stresli olabilecek bir an, tam bir çıldırmayı başlattı. Dışarıdan sakin görünmeye çalıştım ama içten içe “savaş ya da kaç” modundaydım. Kocamın zorla gülümsemesi, onun da benzer şekilde hissettiğini gösteriyordu.”
“Sonra bir melek -Annem- anahtarımızla belirdi ve bizi merhametle sessiz odamıza götürdü. Yatağa oturup birkaç derin nefes alırken, kocam hem gülünç bir derecede içtenlikle hem de inanılmaz derecede anlayışlı bir şey söyledi: “Vay be! Bunu bir süredir yapmadık!”
Bir yıldan fazla süredir, kalabalıklar arasında hiç gezinmemiştik. Eskiden günlük bir olay olan şey, şimdi tam olarak bize çok yabancı olduğu için bunaltıcıydı.”
Tek seferlik bir çıldırma anı bir endişe kaynağı olmasa da, olumsuz duygularımızın yoğunluğunu bilinçli olarak azaltamamamız zaman içinde zihinsel ve fiziksel sağlığımıza zarar verecektir.
Söylenecek tek şey: Şimdi psikolojik ilk yardım çantalarımızı genişletmenin tam zamanı!
Neyse ki, Tasha Eurich neredeyse iki yılını stresin bizi nasıl daha güçlü hale getirebileceğini araştırmakla geçirmiş ve bu stres anları için tasarlanmış çok kolay bir araç olduğunu paylaşıyor.
Yıllar boyunca, araştırmacılar stres kaynaklı duyguları hızla bastırmanın en iyi yolunu araştırmışlar. Fakat bir yaklaşım hemen hemen her seferinde en iyi yol olarak karşımıza çıkıyor: Dikkatimizi dağıtmak, stresimizin kaynağıyla ilgisi olmayan bir göreve odaklanmak!
Örneğin, bir sayı dizisi ezberleyebilir ve bu anlarda hatırlamaya çalışabiliriz.
Peki dikkat dağınıklığı neden stresi azaltıyor? Herhangi bir zamanda sadece birkaç şeyi aklımızda tutabildiğimiz için, bir görevi tamamlamaya odaklanmak, aynı zamanda üzülmeye odaklanmamızı neredeyse imkansız hale getiriyor, bu da daha az üzülmemizi sağlıyor.
Odaklanmayı gerektiren herhangi bir aktivite (okuma veya egzersiz gibi aktiviteler de dahil) etkili bir yöntem olabilirken, en etkili dikkat dağıtıcıların aktif zihinsel çabayı içerdiğini aktarıyor.. Bu yüzden Sudoku oynamak Seinfeld’i izlemekten daha iyi dikkatimizi dağıtıyor. (Fun Fact: Yetişkin boyama kitapları da işe yarıyor.)
“Otel odamda bu araştırmayı hatırladığımda, gece çantama bir bulmaca koyduğumu hatırladım. Çözdükten sonra, lobide yaşadığım stresim için bunun şok edici derecede hızlı ve yararlı bir panzehir olduğunu gördüm.” diyor Tasha Eurich.
Ancak araştırmalar, dikkat dağınıklığının kendi başına değil de bunu kişinin kendi içgörüsünün takip etmesi ile daha yararlı olduğunu gösteriyor. Bu yüzden bulmacaların hislerimizi düzenleyici güçlerini bir kez çalıştırdığımızda, aynı zamanda kendimize bazı sorular da sorabiliriz;
O an hangi duyguları hissediyordum?
Bu durumda en stresli olan neydi?
Bir dahaki sefere neyi farklı yapabilirim?
Bu soruları yanıtlamak yalnızca bir sonraki kalabalığa karışmamıza yardımcı olmayacak aynı zamanda bize hoş bir dozda öz-şefkat verecektir. Öz-şefkat; stres, acı veya başarısızlık yaşarken kendimize karşı daha az sert olmamıza yardımcı olan güçlü bir araç olabilir. Ayrıca, kendimize karşı daha nazik, daha anlayışlı bir duruş sergilediğimizde, gelecekte kendi kişisel gelişimimiz konusunda daha özgüvenli ve kararlı oluruz. Bu, özellikle mükemmeliyetçi olan bizler için yararlı olabilir.
*Tasha Eurich’in https://ideas.ted.com/reentry-social-anxiety-advice/ yazısından çevrilmiştir.