Sıcak Doğru Düşünmemizi Zorlaştırıyor
Sıcak havalar bu sene geçte olsa artık kapımızı çaldı. Çoğumuz bunu dört gözle bekliyordu. Fakat bu sıcak havalar bizim için ne kadar iyi oldu bilemiyoruz. Çünkü son yapılan araştırmalara göre sıcaklığın, karmaşık bilişsel süreçlerimizi olumsuz yönde etkilediğine dair bulgular bulundu. Hatta bu süreç içerisinde sıcaklık, ilk başlarda karar almamız konusunda çekinmemize bile yol açabiliyor. Peki, bu karmaşık bilişsel süreçlerle ilgili olarak örnek vermemiz gerekirse şunları söyleyebiliriz: dikkatimizi toplamak, dikkatimizi sürdürmek, ikili görevler yapmak, çevremizdeki gelişmeleri takip etmek, hatırlama kapasitemiz (bir durumla ilişkili kaç tane anınızı hatırlayacağınız) vs.
Peki, sıcaklık bu sürecimizi nasıl olumsuz yönde etkiliyor?
Beynimiz de tüm organlarımız gibi görevini yapabilmek için enerjiye ihtiyaç duyar. İster fiziksel bir davranış, nefes almak, yürümek, konuşmak gibi ister karar verme, kendi kendini kontrol etme, duygusal tepkilerimizi bastırma ve hatta matematik problemlerine cevap verme gibi tüm bu zihinsel süreçlerimizde de aynı enerji kaynağını kullanıyoruz: glikoz. Ama asıl önemlisi bu enerji kaynağımızın bir sınırı olması.
Vücudumuzun en önemli görevlerinden biri de sıcaklık düzenlemesidir. Yani ortam sıcaklığı düşük ise vücudu ısıtması, yüksek ise de vücudu soğutması gerekir. Bu enerji ihtiyacımızı karşılamak için glikoz harcar. Bu nedenle, hipotermi ve sıcak çarpmasından korunmak için terleme ve titreme eylemlerini gerçekleştirir. Ama bu iki işlem aynı derece enerji tüketmiyor. Vücudu soğutmak, ısıtmaktan daha fazla enerji istiyor. Bu nedenle, sıcak ortamlarda sahip olduğumuz enerji kaynağımızı hızlı tükenmesi daha yüksek bir olasılığa sahiptir. Zihinsel süreçler için de glikoza ihtiyaç duyduğumuzdan dolayı sıcak havalarda dikkatimizi toplamamız, düşünmemiz ve bütün karmaşık bilişsel süreçlerimizin gerçekleşmesi zorlaşıyor.
Sıcaklıktaki minimum sapmalara rağmen, araştırmacılar bilişsel işlevlerde kayda değer farklar bulmuştur. Şimdi yapılan araştırmalardan bir kaçını merak edenler için aşağıda açıklıyoruz.
Bir laboratuvar çalışmasında sıcaklığı 25 C0 ve 19 C0 olan iki odada aynı sayıda katılımcı vardır. Herkese bir makale verilir (verilen makaleler birbiriyle aynıdır) ve bu makalede bulunan dil bilgisi hatalarını düzeltmeleri istenir. Sıcak odadakiler makaledeki hataların yarısını bile bulamazken, serin odada bulunan katılımcılar hataların yalnızca dörtte birini kaçırırlar. Bu deneyin sonucunda basit bilişsel süreçlerin bile sıcaklıktan olumsuz olarak etkilenebildiği ortaya çıkmıştır.
İkinci bir deneyde,
Daha karmaşık bir bilişsel süreç getiren bir görev vardır. Yine sıcak ve serin olmak üzere iki tane farklı oda vardır. Bu odadaki insanlara iki tane cep telefonu planı arasında seçim yapmaları istenir. İlk planda, cep telefonu tasarım olarak daha güzel görünmektedir fakat diğerine göre çok daha pahalıdır. Bu nedenle basit karar verme kalıplarını izleyen kişiler ilk telefonu seçerken; karmaşık analizler yapabilen kişiler daha uygun olan ikinci telefonu seçmektedir. Sıcak odada bulunan katılımcıların sadece çeyreği uygun fiyatlı telefonu seçerken, serin odada bulunan katılımcıların yarısından çoğu uygun fiyatlı olan telefonu seçmiştir. Bu deneyin sonucunda ise sıcaklık, katılımcıların basit karar verme mekanizmalarına güvenme olasılığını artırarak iki seçenek arasından daha kötü olanı seçmelerine yol açtı. Böylelikle basit bilişsel görevler gibi aslında karmaşık bilişsel görevlerin de (karar verme mekanizması gibi) sıcaklıktan olumsuz yönde etkilendiğini savunabiliriz.
Bir diğer araştırmada
Sıcaklığın, karmaşık bilişsel görevlerin, sadece olumsuz yönde etkilediğini değil aynı zamanda, karar verirken insanların çekinmelerine de yol açtığını öne sürüyor. Bunun için de katılımcıları yine sıcak ve serin odalara yerleştiriliyor. Bu sefer ise katılımcılara sunulan yenilikçi ve geleneksel iki ürün arasından seçim yapmaları isteniyor. Sıcak odalardaki kişiler, serin odadakilere oranla geleneksel ürünü daha fazla kişi tercih ediyor. (Yenilikçi bir ürünle ilgili bilgileri değerlendirmek için gerekli bilişsel kaynaklara sahip olmadıklarındandır).
Bu farklılıkların, sadece sıcaklığa bağlı olarak ve tükenmiş glikoz kaynakları sebebiyle olduğunu söylemek doğru değildir ama bunun tersi de söylenemez. Alternatif yorumlamalar göz önüne alınarak, araştırmalara çok önemli bir bileşen eklenmiştir. Bu bileşen:
Sıcak ve soğuk odalara gönderilmeden önce katılımcıların yarısının glikoz kaynaklarını tüketmeleri sağlanmıştır. Sıcak odadaki katılımcıların hepsi (glikoz kaynaklarını tüketmeyenlerde dahil) sanki tükenmiş gibi davranışlar sergilemişlerdir. Buradaki sonuçta sıcaklığın sahip olduğumuz kaynağın tükenmesine yol açacağı ve bunun da bilişsel süreci engellediği görülmektedir.
Bu araştırmaların hepsini birlikte ele aldığımızda, yüksek ortam sıcaklıklarının, karar verme kalıplarımızı değiştirdiğini görebiliyoruz. Vücudumuz, sağlıklı iç sıcaklığını korumak için zihinsel süreçler içinde mevcut olan kaynakları kullanır. Böylece karmaşık kararlar vermekte zorlanır, erken pes eder, hatalar yapar ve hatta bu kararları vermekten ilk başlarda kaçınabiliriz.
Ancak bu sonuçlar sıcak iklimlerde yaşayan insanların serin iklimlerde yaşayanlara göre daha kötü kararlar aldığı anlamına gelmiyor. İnsanlar dikkate değer bir şekilde, bulunduğu ortama adapte olma özelliğine sahiptir. Bunun için de sadece biraz zaman verilmesi yeterlidir. Ayrıca günümüzde teknoloji sayesinde (Willis Carrier’a klimayı bulduğu için teşekkür ediyoruz) artık ofislerde ve evlerde sıcaklığı ayarlamak bizim elimizde.