Sosyal Kaytarma Nedir?
“Bir elin nesi var, iki elin sesi var!” atasözünden yola çıkarak grup çalışmasının her zaman çok faydalı bir şey olduğunu düşünebiliriz ama gerçek aslında biraz farklı. Bir kişi, tek başına çalıştığında gösterdiği eforu grup çalışmasında göstermeyebiliyor. İşte bu durum tam olarak “sosyal kaytarma” adı verilen kuram ile açıklanıyor. Bireyin herhangi bir gruba dahil olduğunda “Nasıl olsa başkası yapar” ya da “Benim sorumluluğum değil” hissine kapılması ve görevden istemeden de olsa kaçması sosyal kaytarma olarak tanımlanıyor. Bu kuram, bireylerin kişisel görevlerde harcadıkları emeği grup içi çalışmalarda harcamadıklarını savunuyor.
Sayı Artarken Güç Artar mı?
Sosyal kaytarmayı en iyi anlatan deneylerden birini Ringelmann yapıyor. Birkaç katılımcı toplayan Ringelmann, bir ip çekme deneyi hazırlıyor. Bir yere bağlı olan ipi öncelikle her katılımcı tek başına çekiyor. Her katılımcının tek başına ip çekerken ne kadar güç uyguladığı bir yere kaydediliyor. Daha sonra ip çekme eylemi ikişer, üçer ve altışarlı gruplar halinde yapılıyor. Bu esnada da uygulanan güçler ölçülüp kaydediliyor. Fakat gelin görün ki kişi sayısı artarken uygulanan güç doğru orantılı bir artış göstermiyor. Yani bazı katılımcılar grup çalışmasında, tek başlarınayken harcadıkları çabayı harcamıyorlar.
Peki, Ya Kayıt Tutulacağı Söylenirse?
Sosyal kaytarma ile ilgili bir diğer deney Latane ve arkadaşları tarafından yapılıyor. Bu deneyde katılımcılardan tek başlarına ve grup halinde el çırparak yüksek ses çıkarmaları talep ediliyor. Bir önceki örnekten anlayacağınız üzere katılımcılar tek başlarınayken daha yüksek ses çıkarıyorlar, birlikteyken çıkan seste ise düşünüldüğü kadar artış olmuyor.
Latane burada ilginç bir detaya parmak basıyor ve gruplardan birine ölçümün kayıt altına alınacağını ve inceleneceğini söylerken diğer gruba bu bilgiyi vermiyor. Dolayısıyla kayıt tutulacağını bilen grupta sosyal kaytarma daha az oluyor ve grup çalışmasında katılımcılar daha fazla çaba gösteriyorlar.
Sosyal kaytarma kuramı, günlük hayatta karşımıza çıkıyor mu?
Sosyal kaytarma sadece sosyal psikolojik bir kavram değil, aynı zamanda günlük hayat için de son derece önemli bir konu. Yukarıda anlatılan iki deneyden de çeşitli sonuçlar çıkarmak mümkün. Bu deneyler hem okuldaki grup ödevlerinde hem de iş yaşantısındaki grup çalışmalarında bizlere harika bir bakış açısı kazandırıyor. Bazen bireysel olarak mükemmel performans gösteren insanlarla aynı grupta çalışma şansı yakaladığınızda hayalinizdeki çabayı göremeyebilirsiniz. Bu durum, tam olarak sosyal kaytarmanın hayatımızın doğrudan içinde yer aldığını gösterir nitelikte. Tek başına çok başarılı işlere imza atan, çalışkanlıkları ile herkesin beğenisini kazanan kişiler, grup arkadaşınız olduğunda ekstra sorumluluk almaktan kaçabiliyor ve kendilerinden umulan çalışma davranışlarını sergileyemeyebiliyorlar.
Sosyal kaytarmanın olası sebepleri neler?
Bir görevi tamamlamak için kendi başına çalışan bir insan, bütün sorumluluğun kendisine ait olduğunu hissettiği için daha fazla efor harcıyor ve görevi en iyi şekilde tamamlamak için üzerine düşeni yaptığından emin olmak istiyor. Fakat aynı kişiyi birkaç kişiden oluşan bir grubun içine koyup benzer bir görev verdiğimizde ise bu kişi sorumluluğun başkasında olabileceğini, kendisinden başka birisinin bu işi tamamlayabileceğini düşünüyor. Burada da sorumluluğun dağılmasına bağlı olarak sosyal kaytarma kaynaklı bir durumla karşı karşıya kalıyoruz.
Diğer yandan Latane’in deneyindeki “kayıt” vurgusu ise işin rengini biraz değiştiriyor. Zira hem okul hem de iş yaşantısından da birçoğumuzun deneyimlediği üzere, denetleyici pozisyonundaki kişi, çalışmalarda harcanan eforu kayıt altına alacağını söylediğinde gösterilen emek biraz daha artabiliyor. Dolayısıyla denetimsizlik, gözetlenmeme gibi durumların da sosyal kaytarmanın önünü açtığını söylemek mümkün.
Gerek deneylerden çıkan sonuçlar gerek günlük hayattaki tecrübeler ile içinde yer aldığımız ya da yöneticisi olduğumuz gruptaki sosyal kaytarmayı en aza indirmek biraz da bizlerin elinde!